unearth

1 - Archaeologists carefully unearth two skeletons found in an eternal embrace.
Arkeologlar, sonsuz bir kucaklaşmada bulunan iki iskeleti dikkatlice gün yüzüne çıkardılar.

2 - Unlike traditional psychotherapy, which can take years to unearth entrenched problems, mediation is more focused on the present.
Geleneksel psikoterapinin yıllar alabilen köklü problemleri açığa çıkarmanın aksine, arabuluculuk daha çok şu an üzerine odaklanmıştır.

3 - The researchers were able to unearth a previously unknown relationship between the variables of interest, which had been hidden in the data.
Araştırmacılar, verilerde gizlenmiş olan ilgi çekici değişkenler arasında daha önce bilinmeyen bir ilişkiyi ortaya çıkardı.