substantial

1 - Like President Carter before him, Reagen discovered by the end of his first year of President that eliminating, or even substantially reducing the budget down was exceedingly difficult.
Önceki Başkan Carter gibi, Reagen da başkanlığının ilk yılında bütçeyi ortadan kaldırmak veya önemli ölçüde azaltmak oldukça zor olduğunu keşfetti.

2 - Our understanding of submarine volcanic eruptions has improved substantially in the past decade owing to the recent ability to remotely detect such events and to respond rapidly with brief surveys and sampling at the eruption site.
Son on yılda denizaltı volkanik patlamalarına dair anlayışımız, bu tür olayları uzaktan tespit etme ve patlama yerinde kısa süreli incelemeler ve örneklemelerle hızlı bir şekilde yanıt verme yeteneğinin son zamanlarda elde edilmesi sayesinde önemli ölçüde artmıştır.

3 - The modern generation of young fathers is willing to contribute substantially to the pleasures and duties of family life.
Günümüzdeki genç babaların çoğu, aile hayatının zevklerine ve görevlerine önemli ölçüde katkıda bulunmaya isteklidir.