relent

1 - For most of the past 25 years, investment in agriculture has declined relentlessly.
Son 25 yılın çoğunda, tarıma yapılan yatırımlarda sürekli bir azalma yaşanmıştır.

2 - Advocating for gender equality, she relentlessly fought for women's rights in her country, inspiring a new generation of activists.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunarak, ülkesinde kadın hakları için kararlı bir şekilde mücadele eden, yeni bir aktivist kuşağına ilham veren biri oldu.

3 - Despite the challenges, the scientist refused to relent in her efforts to find a cure for the disease.
Bilim insanı, hastalığa çözüm bulma çabalarından vazgeçmeyi reddettiği zorluklara rağmen.