publicize

1 - Even though there is widespread publicity about the genetic causes of cancer, genetics actually plays a fairly minor role in the development of cancer.
Kanserin genetik nedenleri hakkında geniş çapta kamuoyu bilgilendirilmesine rağmen, genetik aslında kanserin gelişiminde oldukça küçük bir rol oynar.

2 - Despite the passage of a decade since its opening, the Maritime Museum in İstanbul remains undeservedly little-known today owing to a lack of publicity.
İstanbul'daki Denizcilik Müzesi'nin açılmasından on yıl geçmesine rağmen, bugün hala yetersiz tanınmaktadır çünkü yeterince tanıtım yapılmamıştır.

3 - The newspapers have begun to give greater publicity to the problem.
Gazeteler, probleme daha fazla ilgi vermeye başladı.