opportunity

1 - When the grant opportunity arose, the university swiftly acted to seize the opportunity to fund their public health initiative.
Hibe fırsatı ortaya çıktığında, üniversite hızla kamu sağlığı girişimlerini finanse etmek için fırsattan yararlanmaya karar verdi.

2 - Unleaded petrol is now widely available and it makes sense environmentally and financially to take this easy opportunity to clean up the atmosphere, and make our cities safer places for our children.
Kurşunsuz benzin artık geniş bir şekilde bulunmaktadır ve bunu atmosferi temizlemek ve çocuklarımız için şehirleri daha güvenli hale getirmek için çevresel ve mali açıdan mantıklı bir fırsat olarak değerlendirmek önemlidir.

3 - While most desert animals will drink water if confronted with it, for many of them the opportunity never comes.
Çoğu çöl hayvanı, suyla karşılaştıklarında su içecek olsalar da, pek çoğu için bu fırsat hiç gelmez.