make up for

1 - Medical researchers are trying to make up for lost time in developing a vaccine for the new virus.
Tıp araştırmacıları, yeni virüs için bir aşı geliştirmekte geçen zamanı telafi etmeye çalışıyorlar.

2 - The employee felt guilty for missing the deadline and worked extra hours to make up for it.
Çalışan, teslim tarihini kaçırdığı için suçluluk hissetti ve bunu telafi etmek için fazladan saatler çalıştı.

3 - An atomic bomb must provide enough mass of plutonium or uranium to reach critical mass, the mass at which the nuclear reactions going on inside the material can make up for the neutrons leaving the material through its outside surface.
Atom bombası, çekirdek kütleye ulaşacak kadar plutonyum veya uranyum sağlamalıdır, içindeki nükleer reaksiyonların, materyalin dış yüzeyinden ayrılan nötronlar için telafi yapabileceği kütle.