jeopardize

1 - By 2100, climate change is expected to increase the number of poor people in both developed and developing countries, jeopardizing sustainable development.
2100 yılına gelindiğinde, iklim değişikliğinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul insan sayısını artırması beklenmektedir, sürdürülebilir kalkınmayı tehlikeye atmaktadır.

2 - Medical centers across the island relied on generators for power, which sometimes failed and jeopardized patients.
Ada genelindeki tıbbi merkezler, bazen başarısız olan jeneratörlere güveniyordu ve bu da hastaları tehlikeye atıyordu.

3 - Scientists working on the project say the work will help inform future conservation of jeopardized species.
Proje üzerinde çalışan bilim insanları, çalışmanın tehlikede olan türlerin gelecekteki korunmasına katkıda bulunacağını söylüyorlar.